
Merhaba, ben yazıyorum yeniden, Cemo. Bu yazıyı okuyorsanız ve sizinle birebir tanışıklığımız varsa, benim innovia’da çalıştığımı, bu bloglara derdimi yandığımı biliyorsunuz. Eğer aksiyse de öğrenmiş oldunuz. Her iki durum için de ek bilgi vereyim, artık innovia’da çalışmıyorum ama bu innovia’da yazmayacağım anlamına gelmiyor. Sevgili patronum Ali Bey bana bu şansı verdi, ben de değerlendiriyorum. Birkaç bölüm innovia’da olmadığım zamanlarda dışarıdan gördüklerimi yazıp hem eğlenip hem öğrenmek yegane hedefim. ha bir de okunursa ne ala!
Evet, işsizlik müthiş bir şey.
Innovia’da çalıştığım senelerde tek bir gün “of puf yine işe gidiyorum” demedim. Aksine “aa bugün cumaymış, hiç farkında değilim” dedim. Tabii her gün de güllük gülistanlık geçmiyordu fakat işimi seviyordum. Üniversitenin bana nefes alacak vakti bırakmaması daha tatlı bir hal alınca, innovia bana süresiz izin verdi yani vermek zorunda kaldı.
İşten çıkınca öğrendiğim şey, insanın kendine gerekenden daha çok vakit ayırması gerektiği.
Hayattaki amaçlarınızı, istek ve arzularınızı birinci sırada tutmanız gerektiği. Gerçek şu ki, bazen hayat gailesi, söz konusu arzu ve istekleri arka plana itiyor. Bunu siz 22 yaşında olsanız bile gözünüzün yaşına bakmadan yapıyor. Kıbrıs gibi küçük ve boyundan büyük sorunları olan bir ülkede yaşıyorsanız, bu hayat gailesi DNAnıza yapışıyor; eğlenecek, öğrenecek, gezecek zamanınızı çalıyor.
Kendine vakit ayırırken atlanmaması gereken önemli bir mevzu daha var; nerede durmayı tercih ettiğiniz. Ben işten çıktığım ilk hafta evde durmayı tercih ettim 🙂 Diziler, kitaplar ve uyku arasında kayboldum ama sistemin böyle de çalışmadığını anlayınca oturup düşündüm. Birkaç oturmuş kalıp var.
Durum 1: Arkadan atlı kovalamaca.
20lerde, hemen bir hayat telaşı, hemen mezun olayım, işe gireyim, mümkünse devlet dairesine gireyim -burda benim için bu klasman iptal- geçinip gideyim. Zaten yaz mesaisi 2’de bitiyor :))))))
Durum 2: Nasılsa bir gün işlerim.
Bu durum birinci durumun tam tersi. Rahat rahat mezun olan, kafasını toplamak için okuldan sonra biraz ara veren, hayatı rahat yaşayan insanların durumu.
Paradoks burada başlıyor. Kıbrıslı olunca genelde sıcakların verdiği rahatlık ve boşvermişlik, sizi ikinci duruma atıyor. Ama o kategoride olunca da iş bulamıyor, sağda solda yalpalıyorsunuz.
Yalpalamamak için zorla birinci kategoriye atlayınca kendinizi unutuyorsunuz. Çalış, oku, işe gir, tecrübe edin, hop. çıkmaz sokak. Nerede olduğunuzu bilmiyorsunuz.
Şanslıysanız, sevdiğiniz bir işi yapmaya çalışıyorsanız, okuduklarınız ve öğrendikleriniz yanınıza kar. Eğer öyle değilse, üzgünüm. Hemen oradan kaçmaya bakın.
Kaçın ve okuyun, film izleyin, arkadaşlarınızla vakit geçirin demiyorum kimsenin zevk aldığı şeyler aynı olamaz. Sizi mutlu eden şeyleri keşfetmek için kendinize zaman ayırın. Kimse çalışarak kendini kaybetmemeli. Telefonunu unutmaktan, şarjının bitmesinden endişe duymamalı. Herkes kendi yolunu bir şekilde bulur. Ben daha çok tecrübesizim ve hayat tavsiyesi vermesi gereken son insanımdır muhtemelen ama bugüne kadar öğrendiğim en önemli şey, insanın kişisel mutluluğunu hiç bir şeyin üzerinde tutmaması gerektiği. Zaten aksi durumda da başarıyı yakalayamıyorsunuz. Günün sonunda elinize geçen şey para, kariyer değil, mutluluk ve bilgi olsun.
Ben mezun olmam için son seneme girerken kaybolmamak ve üniversitemin son senesini rahat bir şekilde okulumu bitirmeye harcayarak geçirmek istediğim için çalışma hayatından biraz uzaklaştım. Artık benim için azami öneme sahip olan okumaya daha çok vakit ayırabiliyorum, bu da beni mutlu ediyor. (inek alert)
Toparlayacak olursam, hızlı koşup yorulmaktansa, tempolu yürüyüp hedefte daha emin ilerlemek daha mantıklı göründü bana, ben yolumu böyle bulmayı deniyorum. Bu yolda innovia ile yolumun kesişmesi ve bu bloğun benim için anlamı büyük.